Friday, September 15, 2006

Tüm renklerini kaybetmişken hayat alıp elime fırçalarımı boyamak geliyor yeni baştan bilip bilmediğim her yeri..Yeni baştan başlamak lazım yaşamak tatmadığın tüm duyguları hüzün olsalar bile çekmek lazım içine havayı çeker gibi...Tanımadığım bir melodi gibi gelmeli hayat hızlanmalı bazen ,bazen durulmalı ..Nehirler görmeliyim gözlerinde boğulmadan korkmadan bakabilmeliyim saatlerce...Rengini yitirdi hayat benimde fırçalarım yok sadece kelimelerim var bağırmak çağırmak duyurmak için bazende susmak beklemek izlemek için sus pus oluşlarım var...

Thursday, September 14, 2006

BUGÜN 11 EYLÜL


Aslında biraz gecikti bu yazı ama yazılması gerektiğini hissettim.Aslında arkadaş çevremiz olarak pek doğumgünü vb . günleri kutlamayı adet edinmesek de bugün ayrı bir gün.Her sene hatırlayacaz bugünü biraz buruk biraz da sevinç içinde bizim körpe bedenlerimiz yaşlanacak ama o insan gönüllerde hep son gördüğümüz haliyle hatırlancak.Hatıralar anlatılacak biraz burkacak içimiz ama yüzümüz yinede gülecek.Hatırlıyorumda onun cenazesi için İskenderunda evlerinin önünde durduğumuzda bir an onun sesini duyar gibi oldum bir an ellerini omzumda hissettim.Benim için herkesten ayrıydın.Antepteyken seni arardım fiziken orda olmama rağmen tüm benliğim sizin yanınızda olurdum.Ankaraya hiç yabancılık çekmemenin nedenide sizdiniz ama işte fazla birşey yaşamadan aslında yaşancak çok şey varken çekip gittin aramızdan demeyeceğim çünkü sen hep yanımızdasın.Bazen hissediyorum eksikliğini cidden.Canım sıkıldığımda sesini duyduğum an huzur bulduğum kişilerdendin şimdi uzanıyorum telefonuma ama arayacak bi çocuközgür veya tanoş yok bilmiyorum hiç denemedim telefonların hala açıkmı ama aradığımız kişiye şu an ulaşılamıyor...

Saturday, September 09, 2006

Ne kadarınız gerçek sizin,
kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki
kilitler altında sakladığınız gerçek
duygularınızla, gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor
hayatınıza,
söylenmeyen neler var kuytularda,
hani kendinizden bile sakladığınız,
bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla
yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da
ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz
içinizde...???
Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri?
Sevip de söyleyemediğiniz,
özleyip de açıklayamadığınız
ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize
gömdüğünüz oluyor mu,
korkaklıklar var mı,
kalleşlikler var mı,
yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi bekliyor...???

şiir çok uzun anca bu kadarını alabildim yoksa sayfa düzeni bozulcaktı devamı için BURAYA tıklayınız

Monday, September 04, 2006

İsminin baş harfinden başladım yolculuğuma.Seni bulmak için tüm alfabeyi adım adım dolaştım.Aslında bu yolculuğun kendimi bulmak için olduğunu anladım zamanla.Sende mi bulcaktım kendimi yoksa sen sadece bahane miydin bu yolculuk için.















Bir nefestin sonunda sen de bittin ama geri dönüşün olacak hep bu bedene..Ben yaşamaya ihtiyaç duydukça sen hep olacaksın içimde..Yolum uzun kendimin ne tarafta olduğunu bilemiyorum. Kendimi vurdum yollara.Yürüdüğüm yerler hiç tanıdık gelmiyor ama yürüyorum dur durak dinlemeden kendimi bulmak uğruna.Sen içimdeki nefes olduğun sürece yürümeye devam ama ben öldükten sonra da içimde kalmalısın aslında...