Thursday, May 24, 2007


Bu yazımda yine bir masal kahramanını,masalın gelişimini ,masalın sosyo-kültürel boyutunu irdelicem..Hepimizin bildiği bir kahramandır kırmızı başlıklı kız.Kahraman denilmesine bir anlam verebilmiş değilmişim ilk olarak.Anneannesine kurabiye götüren bildiğin sıradan bir kızdır kendisi..O zamanın ilkbahar -kış kreasyonunun moda rengi olan kırmızı başlığından başka bir mavrası yoktur ..Tatak ,içi boş bir masal kahramanıdır kendisinin..Neden günümüz Türkiyesi'nde babasına sefer tasıyla yemek götüren Ayşe'nin ,Fatma'nın da kahramansal bi yanı yokmudur o zaman..Nedendir bu ayrımcılık ,neden bir kırmızı başlıkla değişir herşey.Herneyse hikayemize devam edelim annesi bunun eline kurabiyeleri verip küçücük gözü açılmamış bir körpeyi tek başına gönderir.Hem de sadece kurabiyelerle ormanın diğer tarafında yaşlı ,hasta bir kadıncağız ne haldedir diye kimse düşünmez ..Nedendir bu boşvermişlik.Bu yaşlı kadına bunlar reva mıdır ?? Sorarım size ..Ama annesi kırmızıya sakın ormana girmemesini orda tehlikeli yaratıkların olduğunu söyler ..Kırmızıda peki anne deyip geçiştirir..Macera ,adrenalin arıyodur .Hem diğer yol çok uzundur aklı sıra hemen gidecek sonrada erkek arkadaşıyla buluşcaktır..Nedir bu yozlaşmışlık..Bir erkek için değer mi hem o erkek senin büyüklerinden daha mı değerlidir.Biraz daha dur kadıncağızın yanında .Bu kadar mı düştük ...Puuuu kırmızı yazıklar olsun sana ...Pardon sayın okurlarım ne zaman okusam bu hikayeyi çok sinirleniyorum çok .Elimde değil .Herneyse kırmızı ormanda yoluna devam ederken kurt çıkar karşısına..Bizim osuruktan nem kapan milletimiz yok kurt bizim totemimiz .Yok kurt yol kesmez küçücük bir kıza zarar vermeyi bile düşünmez onun gözü kurabiyelerdedir demeyin yemezler..Yani kurtlar kurabiye yemez o bağlamda .Herneyse kırmızı kurttan uyanık çıkar ,kafaya alır "yok ben anneanneme şunları bi götüreyim sonra sanada bi ayar çekeriz der "yoluna devam eder..Nese bir süre sonra anneannenin evine varılır bu arada akla" bu kırmızının babasının annesi yokmu ,babasını leylekler mi getirdi ,o zamandada klonlama var mıydı "gibisinden sorular akla gelebilir..Babanne yıllar önce vefat etmiştir..Nur yüzlü bir kadındır kendileri .Yıllarca kırmızılarla yaşamış ama gelinin dırdırına daha fazla dayanamamıştır.Nese kırmızı kapıyı açar içeri girer.."Yok kapıyı niye çalmadı ,kapı kilitli değil miydi " gibisinden saçma salak sorularla beni yormayın..Bu kadın hasta birde onla mı uğraşcak..Zaten 2 günlük ömrü kalmıştır gibisinden düşünceler aklımıza gelsede bence bu kadın hepimizi gömer..Nese kırmızı eve varasıya kurt varıp anneanneyi alt etmiştir..Kurt her ne kadar aptal gözükse de bir süre sonra ayıkmıştır..Malum kurt ya bir de kurt gibi acıkmıştır var gerisini sen hesap et..Anneannenin kurtla işbirliği içine girdiği iddialarıda varsa da..Anneannede iyi bir kadındır ..Her ne kadar kızıda olsa onla yaşamaya tahammül edemez hale gelmiştir" burda aç kalırım o gacinin çenesinin çekmem bea yaa" demiştir ..Az da cingenlik vardır kendisinde..Anneannede ne ciğer varsa o kurdun midesinde bile yaşamaya devam etmiştir, kurtta ne kadar acıkmışsa artık çiğmeden yutmuştur koca karıyı..Öykünün devamında yok ormancı geldi falan yok nehir ,su , falan bunlar hep safsata ..Korkak kırmızı dalgayı çakmıştır ..O geçen yok burnun ne kadar uzun, yok dişlerin ne kadar sivri dialoglarıda kırmızının numarasıdır ..Çakmıştır kurdu kızdırmamaya çalıştırmıştır..Kurtta kart karıyı yiyince iice mayışmıştır uyku basmıştır..Nese anneanne benim bir takım işlerim var .Bu gece arkadaşlarda kalacam yalanıyla uzaklaşmış boyfriendiyle geri dönmüşlerdir.Kırmızının ayrıca tikkylik akımının kurucularından olduğu söylenmektedir..Sonra zaten mayışmış olan kurdu bir güzel pataklamışlardır arada olan anneanneye olmuştur bu hırpalanmalardan baya etkilenmiştir zaten kurdun midesinden çıktıktan sonrada fazlada yaşamamıştır..Zaten kurdu falan ayartanın hep kırmızının annesi olduğu yönünde dedikodular var ..Benden duymuş olmayın anneanne acayip zengin gacidir..Hep bu paralar içindir bunlar..Kırmızı safım ne bilsin gerçi zekidir okul birincisidir ama anne ah o anne ne kurnaz tilkidir. Allah şerrinden korusun hepimizi..


BÖYLE İŞTE BİR SONRA Kİ ÖYKÜMÜZDE BULUŞMAK ÜZERE ...OĞLUM UYUTMAK İÇİN SÖYLEDİK SİZ KAHKAHA ATIYOSUNUZ ..YATIN ZIBARIN LAN...


Wednesday, May 23, 2007

kurbağa prens saçmalaması ,bunların hepsi laf salatası


Küçükken anlatılan bir hikayedir kurbağa prens..Çocuk aklımızla hiç sorgulamayız.Bir de körpe beyinlere aşk enjekte edilir.Masallarla iyi bir halt gibi gösterilir ( iyileride vardır ).Büyüdükçe anlarız bazı şeyleri sorgulamaya başlarız .Sanırım küçükken beynimize enjekte edilen aşk damarlarımız vasıtasiyle kalbimize ulaştıkça ve aşkın kazığını yiyince bu sorgulama safhası aklımıza gelir..Soruyorum sizlere .İlk olarak bu prenses denen aklı kıt kişi insanlardan ümidi kesmişmidir ki kurbağalara yönelmiştir.Kendisi kanımca Fransa dışında bi ülkede yaşıyodur ,çünkü Fransızlar tavuk ,balık , kırmızı et gibi besin mahsullerini bırakıp kurbağa bacağı yemeye başlamışlardır.Fransızların bu sapkınlığı yüzünden yüzyıllardır nice kurbağa bacaksız yaşamını idame ettirmek zorunda kalmıştır..İkincisi neden kurbağa sorusunu akla getirir.Başka hayvan yokmudur bu dünyada..Neden bu ayrımcılık yapılır..3. sü prenses ne kadar şanslıdır ki o kadar kurbağa içinden prens olmaya en uygununu bulur..4. sü bu prenses ne kadar midesizdir ki bu kurbağayı bile öpebilir..Aşk için çiğ tavuk bile yerim ,gerekirse kurbağanın yeşil yeşil yosunlarla haşır neşir derisini bile öpebilirim..Hatta gerekirse dilde müsait fransız öpücüğü bile kondurabilirim mi denmektedir..Ondan mıdır o tarihten itibaren tüm kurbağalar "vırrak vırrak peşimi vırrak " demeye başlamıştır. Bu hareketleriyle "bizde iş yok ,bacaklarımızı da rahat bırakın Fransızlar " gibisinden bir protesto yolumu seçmişlerdir...





SÖLEYİN BANA BU KURBAĞALAR NE AYAKTIR ???

Tuesday, May 22, 2007

Cemre Düştü Sonunda Hayatıma




Ağaç dallarını döker yeni yapraklara hazırlık , yılan deri değiştirir ,bende çıkarttım üzerimdeki kara elbiseyi...Uzun bir yoldan geçmiştim ,uzun çöller aşmıştım sanki tam burada durmalı ,dinlenmeli ,soluklanmalı derken yeni yollar düştü hayallerime..Siyah elbiselerimi çıkardım ve yerine gök kuşağını sarındım..Toz toprağa ve sensizliğin rengine bürünen bedenimi yıkadım nisan yağmurlarıyla..Bahar temizliği var içimde.Eskimiş,pörsümüş ne varsa yakıyorum.Eskiyemeyenleri dolaplara kaldırıyorum.Çünkü sen geliyorsun bu sana hazırlık ,bu bahara hazırlık....HOŞGELDİN....

Monday, May 21, 2007

Ben burda boşu boşuna bekliyorum galiba ilham gelecek diye.Güya ilhamın gelmesini bekliyorum ilham perisinin işi gücü var benlemi uğraşcak sabahın bir vakti bu deli deli işlerde.Yok hia yok perisiz pürüsüzde yazmayı öğrenmelisin.Yazar ,şair sanıyosun kendini ahanda kurudun kaldın.Şaka bir yana bu bloga depresif şeyler yazmayı seviyordum içimden güneş ışığı taşarken ben o karamsar dizelere nasıl dalacağım şimdi.Perim beni depresyona sok .Nasıl yapcam deme ..Çok soru sorma yap işte bir şekilde..Nese işte güzel bir bahar günü yada bu mevsim bahardı dimi hesap kitap yaptırmayın bana şimdi...Evde kös kös oturuyorum ders çalışcaktım güya ulen hia herkesi kandırıyon kendinede mi ? Yuhh artık...Yok yok çalışcam nese görüşmek üzere...Daha anlamlı yazılarla karşınızda olacağım bu da böle olsun artık....

...thx for your presence...
KURTULAMAZSIN

Önce sesini
Sonra yankısını çaldırdın
Şu beton ormanında
Bu kent de tükürdü aşklarına
Kal orada!
Artık hiçbir şeyden kurtulamazsın
Islanmışsın bir kere oğlum
Yaş gününde
Kuruyamazsın..