Saturday, December 15, 2007
Wednesday, November 21, 2007
Tuesday, November 13, 2007
Tutan ele göre şekil alırız..Yada bir şekil bulamayız..
Aşk ateşi yakar adam oluruz yada fazla yanar iflah olmayız..
Biten Bir Aşka Mektuplar
Gerçek olan hiçbirşey yoktu aslında duymadım sesini ,görmedim yüzünü..Kandırmaya çalışıyorum kendimi ama inanmak zor her sabah aynı sancıyla kalktığım için ..
Sesini duymadım belki ..Yüzünüde görmedim..Tutmadım ellerini..Hissetmedim sıcaklığını ama bu iç çekişlerim ..Onlar da mı yalan ?? Başka sesleri sustursan belki sende duyarsın onları..
Duyduğum sesin değildi belki veya ben hayal ettim yüzünü ..İnanırdım yaşadıklarımızın yalan olduğuna ah şu anılarda olmasa..
Bu yazı tamamen kurgudur fakat gerçek olma payı vardır..
Tuesday, November 06, 2007
Saturday, November 03, 2007
Monday, October 22, 2007
Thursday, October 18, 2007
Madem adımımızı attık bu dünyaya, değişeceğiz.Bir rüzgar escek yapraklarımızı uçurcak,bir selle beraber kayalar vurcak gövdemize yaralanacağız ama yine o doğa iyileştircek yaralarımızı..Güneş vurmuyosa tenimize nasıl umutla bakacağız güne..
Madem hayattayız, nefes alıyoruz..Sevgide hayatın bir parçası o da acı vercek . O da belki birgün mutlu etcek ama sırf sevebildiğimiz için mutlu olacağız bazen ,bazende sevgimize kahredeceğiz." Kalemin kağıdı sevdiği gibi seviyorum kirlenmek pahasına " diyecek belki kalemimiz ,dilimiz..Ama yine o kalem belki bize şekil vercek .Bir yüz olacağız ,bir ağaç,bir ev olacağız belkide bir kalp...
Wednesday, October 17, 2007
Sevgili dostum, arkadaşım, kardeşim can yoldaşım hia, umarım PTT bir güzellik edip "yahu mektup postada kaybolmuş" ifadesini gerçeğe dönüştürüp, bi önceki mektubun eline geçmesini önlemiştir. Aldıysan da dikkate alma onu şaka yaptık ki olm biz sana yatağın yastığın hepsi yerinde. Seni nasıl sevdiğimizi bilirsin. Tüm ev halkı olarak geçmişe bi sünger çekelim dedik canım arkadaşım. Bu mektubu Ankaraya dönmen için tüm ev halkı adına en yakın arkadaşın olarak ben yazıyorum...
Heyyytt bee can yoldaşım kardeşim oda arkadaşım öyle özledim ki seni ne günlerimiz oldu seninle, sabaha kadar oturup muhabbet etmelerimizi, dertlerimizi paylaşmamızı özledim, gerçi ben anlatırken hep uyuyakalırdın, uyumasanda moral vereceğin yerde "la olm sen de ne mal adamsın" gibi; üzerimde negatif etki yapan ve senin gözümde en az karşımda "yo yo dostum" diyen bir hop-hopçu gibi görünüp sinir olmama sebep olduysan bile seviyordum seni. Hatırlar mısın hasta oldğunda sabaha kadar başında beklemiş ateşini düşürmeye çalışmıştım, düşmeyince de seni eczaneye götürmüştüm. Senden kaptığım virüslerle yatağa düşmemden sonra senin zerre kadar umrunda olmayıp "la olm geberiyorum bi su getir la" diye ben yatakta kıvranırken "la kalk kendin al benim çıkmam gerek kızla buluşacağım" demen de benim için önemli değildi aslında iyileştikten sonra azını burnunu kırdığım için özür dilerim arkadaşım hia, çok pişmanım. Heeey heyyy eskilerden bahsedince çok duygulandım bak.
Lafın özü arkadışm tek ben değil tüm ev halkı özledi seni. Evdeki kedi bile özledi la seni. Valla bak. Dün sabah baktığımda hani o pis kokan çorapların var dı ya onlarla oynuyordu bugün de en sevdiğin lacivert t-shürtün vardı patilerinin arasında bir iki tırmık atıp parçalamış ama önemli değil, kedi işte. Eline nerden geçirdiyse yaramaz şey.
Neyse mektubumda sona yaklaşırken bi daha çağrı yapıyorum hia sana: Dön Ankaraya. Olm dön bak. Dön gel lan. Dönüyo musun?? Gel artık bak. Gelirsin değil mi bir kaç güne? Valla İskenderuna kadar gelir azını burnunu kırarım hia ev kirası su faturası elektrik parası doğalgaz faturası hepsi birikti ödeyemeyoruz lan gel bize olan borçlarınla kapatalım şu faturaların borcunu bu işi tatlıya bağlayalım. Yukarıda yazdıklarımın alayı da yalandı. Neyini özleyecem lan senin o pis kokunu mu iğrenç horuldamanı mı? T-shürtünü de biz verdik kediye.
En kısa zamanda Ankaraya dönüp borçlarını ödemen dileğiyle.
Monday, October 15, 2007
Issız Adada Yalnız Kalsam
Herneyse söz yazarlarının takıldığı gibi sadece aşk noktasına odaklanmayalım..Böle yaparsak yazı iyice karamlaşır iyice değilmi??? Bölede şizofrenik hissettim kendimi..Anamm iyiden iyiye sıyırmaya da başladık iyimi :P İdeolojik farklılıklar da yok ortada kendi kendinle çelişmediğin sürece ..
Başka neler olabilir gelemedi aklıma ..Geldikçe eklerim artıkın....
Thursday, October 11, 2007
Tuesday, October 09, 2007
Aşktan adam misali
Acıdan nefes alamazken
Wednesday, September 26, 2007
Cannibalismden Heartsinatlantis'e Açık Mektup
İkiye böldüğümüz ekmeğin sana düşen yarısın bitirdikden sonra benimkine dadanıyordun, elbiselerimi giyip gidiyordun çıkardığında 3 kere yıkamak zorunda kalıyordum zira ter kokun anca çıkıyordu, benden kilolu olup en sevdiğim elbiseyi bolaltıp, genişletip bi daha giyemeyip sana vermem de cabası. Yaa evet; tabiki onun için verdim sana o caanım tişörtü, yoksa ne verecem lan. Empeüç pileyırımı da tuvalete düşürüp tekrar tamir ettirdiğinden beri o aleti elime alamyorum hem eski performansı vermiyor hem de iğreniyorum lan. Oda mevsuna gelince lan her yerde senin elbiselerin eşyaların, elbiselerin, çorapların var. Bi ara "lan olm şu eşyalarını bi düzenle, çok dağınık ve pissin, yeri geliyo kız arkadaşımızı getiriyoruz ayıp oluyo" dediğimde "olm sen topluyorsun ya benimkileri de" diyerek eki eki diye o iğrenç gülüşün hiç aklımdan çıkmıyor hele o iğrenç sesinle geceleri sadece beni değil tüm ev halkını horlamanla uyutmaman da ayrı mesele. evet hia benim gibi evdeki herkes de sana gıcık oluyor. Diyeceğim odur ki hia seni evden atma planları da yaptık zamanında, ama kira meselesi yüzünden seni evde tuttuk.
Her gün "olm hatunla buluşacağım bana para lazım" diyerek tırtıkladığın paraları saymazsak bana yaklaşık 1600 ytl borcun var heartsinatlantis arkadaşım. Zaten benden aldığın paralarla buluştuğun o hatunun da benim okulda her gün içimi geçirerek bakıp, "olm ne güzel kız lan çok fena aşık oldum" diye sana dert yandığım kız olması da bardağı taşıran son damla oldu.Kazığı yediğimi fark ettiğim o günü hiç unutamıyorum hia. Gözlerimin önünde, rüyalarımda hep o sizi beşevlerde kafede el ele oturup birbirinize gülüştüğünüz ve beni görmemezlikten geldiğin o gün var hia. Bunu bana yapmayacaktın akadaşım. Haberin olsun evdekileri de "olm senin kız arkadaşına da asılıyodu bu terbiyesiz, bana anlatıyodu lan ismailin kız arkadaşı da daş gibi diye ama ben söyleyemiyordum size" diye gazladım. Olm yatacak yerin yok yatağını, yastığını, elbiselerini sen olarak düşünüp bi güzel dövüp parçaladık. Hatta İsmaile gazı nasıl verdiysem hızını alamayıp senin yatağa sopayla daldı.
Neyse hia demem o ki bi yanlış yapıp İskenderundan Ankaraya döneyim deme...
Sunday, September 23, 2007
Sunday, September 16, 2007
Ne kaldı ki gerçek olan.Sevip güvendiğimiz herşey yalan oldu sırayla..Popüler kültüre yenik düştü içimizi sıcak tutan herşey..Aşk adı altında piyasaya sürüldü tüm yalan sevişler..
Saturday, September 15, 2007
Susturdular içimdeki sesi,mühür vurdular hayallerime...Gam , keder saldılar üzerime ..Hava soğuk ,yağmurlu..Ama benim mevsimim sensin..Yıldırmaz dışardaki çetin fırtınalar, kar ,soğuk..Sele vermem umutlarımı ..Duyulmaz belki çığlıklarım, sesim çıktığı için boğuk boğuk..Ama ben dalgalar arasındaki ufak bi sandal olsamda sen sarp kıyıdaki fener..Umutsun içimde yaşamaya dair ,sevmeye dair...Nokta koyduğum herşeye bir virgül , bir üç nokta..Sen varsan içimde hayat hala devam ediyor...
Thursday, September 06, 2007
Tadı kalmamışsa aşkın dillerde.Senle tatlanır,nağme bulur,ezgi olur tüm şarkılar..Kanacak bi yanı kalmamışsa yalanların.İnanılır yanı olur senin dilinde..Yaşamaya neden bir sen varsın .Ölmeye tüm nedenler sen..Zehir olsa bile dilinde konuş ölürüm senin için öleceksem...
Friday, August 31, 2007
Yağmur yağdı. Cansız olduğunu bilmesem göğün ağladığını düşüncektim ..Sokakları sel kapladı..Yağan yağmurdu ama yağmura dayanamayıp çoraplarımı ıslatan ayakkabılarım.
Elma kurduna kızmadım hiçbir zaman çünkü o elmayı benden önce o görmüştü ,o sevmişti..
Nihayetsiz değildi hiçbirşey ama bitti dendiğinde bitişinde sevdim bitiremediğim tüm şeyleri...
Saturday, August 18, 2007
Tuesday, August 14, 2007
Tuesday, July 17, 2007
öncelikle blog tarihimizi inceleyelim...
hia-xean.blogspot.com (günlük bir doz sen yeter mutlu olmama) ilk açtığım blog aslında 2. olsada blog yapma işine bazı arkadaşların gazıyla bu blogla girdim...Daha blog nedir tam bilmezken aslında blog açmış olduğumu farketmeden açmışım...Yazı tipi çok geniş..Ama genelde aşk ve aşk acıları üzerine ...
mutsuzlugunresmi.blogspot.com (mutsuzlugun resmini çektim )
mutluluğun resmini çekmenin zorluğuyla acılmış 2 .blog ..insanın neden ve nasıl mutsuz olduğuna bazende mutsuz olmaya zorladığını açıklayan yazılarımızı içerisinde barındırıyor...
heartsinatlantis.blogspot.com (ruhumun odaları )
aslında ilk açtığım blog ama farkedilmeden açılmış..bişilerden kaçmak veya kaçmak zorunda kalmak üzerine yazıları içeriyor...
yarimkalanduslerulkesi.blogspot.com
bazı şeyleri düşleyemedik bile yada düş iken kabusa çevirdiler...
Tuesday, June 19, 2007
Sunday, June 17, 2007
Yağmurdan ıslanmak varken koridorlarda sıkışıp kaldım
Yeşillerde oturmak yerine kuru tahtalarda hayal edebildim sadece
Ellerini tutmak yerine hayal edip acıyla boşlukları sıktım
İpek tenin yerine yastıklara sarıldım..
Nerden baksan hayat...Senden alacaklıyım !!!
Wednesday, June 06, 2007
Sunday, June 03, 2007
AYRILIK,ACITIR,SANCITIR,KANATIR...
Thursday, May 24, 2007
Bu yazımda yine bir masal kahramanını,masalın gelişimini ,masalın sosyo-kültürel boyutunu irdelicem..Hepimizin bildiği bir kahramandır kırmızı başlıklı kız.Kahraman denilmesine bir anlam verebilmiş değilmişim ilk olarak.Anneannesine kurabiye götüren bildiğin sıradan bir kızdır kendisi..O zamanın ilkbahar -kış kreasyonunun moda rengi olan kırmızı başlığından başka bir mavrası yoktur ..Tatak ,içi boş bir masal kahramanıdır kendisinin..Neden günümüz Türkiyesi'nde babasına sefer tasıyla yemek götüren Ayşe'nin ,Fatma'nın da kahramansal bi yanı yokmudur o zaman..Nedendir bu ayrımcılık ,neden bir kırmızı başlıkla değişir herşey.Herneyse hikayemize devam edelim annesi bunun eline kurabiyeleri verip küçücük gözü açılmamış bir körpeyi tek başına gönderir.Hem de sadece kurabiyelerle ormanın diğer tarafında yaşlı ,hasta bir kadıncağız ne haldedir diye kimse düşünmez ..Nedendir bu boşvermişlik.Bu yaşlı kadına bunlar reva mıdır ?? Sorarım size ..Ama annesi kırmızıya sakın ormana girmemesini orda tehlikeli yaratıkların olduğunu söyler ..Kırmızıda peki anne deyip geçiştirir..Macera ,adrenalin arıyodur .Hem diğer yol çok uzundur aklı sıra hemen gidecek sonrada erkek arkadaşıyla buluşcaktır..Nedir bu yozlaşmışlık..Bir erkek için değer mi hem o erkek senin büyüklerinden daha mı değerlidir.Biraz daha dur kadıncağızın yanında .Bu kadar mı düştük ...Puuuu kırmızı yazıklar olsun sana ...Pardon sayın okurlarım ne zaman okusam bu hikayeyi çok sinirleniyorum çok .Elimde değil .Herneyse kırmızı ormanda yoluna devam ederken kurt çıkar karşısına..Bizim osuruktan nem kapan milletimiz yok kurt bizim totemimiz .Yok kurt yol kesmez küçücük bir kıza zarar vermeyi bile düşünmez onun gözü kurabiyelerdedir demeyin yemezler..Yani kurtlar kurabiye yemez o bağlamda .Herneyse kırmızı kurttan uyanık çıkar ,kafaya alır "yok ben anneanneme şunları bi götüreyim sonra sanada bi ayar çekeriz der "yoluna devam eder..Nese bir süre sonra anneannenin evine varılır bu arada akla" bu kırmızının babasının annesi yokmu ,babasını leylekler mi getirdi ,o zamandada klonlama var mıydı "gibisinden sorular akla gelebilir..Babanne yıllar önce vefat etmiştir..Nur yüzlü bir kadındır kendileri .Yıllarca kırmızılarla yaşamış ama gelinin dırdırına daha fazla dayanamamıştır.Nese kırmızı kapıyı açar içeri girer.."Yok kapıyı niye çalmadı ,kapı kilitli değil miydi " gibisinden saçma salak sorularla beni yormayın..Bu kadın hasta birde onla mı uğraşcak..Zaten 2 günlük ömrü kalmıştır gibisinden düşünceler aklımıza gelsede bence bu kadın hepimizi gömer..Nese kırmızı eve varasıya kurt varıp anneanneyi alt etmiştir..Kurt her ne kadar aptal gözükse de bir süre sonra ayıkmıştır..Malum kurt ya bir de kurt gibi acıkmıştır var gerisini sen hesap et..Anneannenin kurtla işbirliği içine girdiği iddialarıda varsa da..Anneannede iyi bir kadındır ..Her ne kadar kızıda olsa onla yaşamaya tahammül edemez hale gelmiştir" burda aç kalırım o gacinin çenesinin çekmem bea yaa" demiştir ..Az da cingenlik vardır kendisinde..Anneannede ne ciğer varsa o kurdun midesinde bile yaşamaya devam etmiştir, kurtta ne kadar acıkmışsa artık çiğmeden yutmuştur koca karıyı..Öykünün devamında yok ormancı geldi falan yok nehir ,su , falan bunlar hep safsata ..Korkak kırmızı dalgayı çakmıştır ..O geçen yok burnun ne kadar uzun, yok dişlerin ne kadar sivri dialoglarıda kırmızının numarasıdır ..Çakmıştır kurdu kızdırmamaya çalıştırmıştır..Kurtta kart karıyı yiyince iice mayışmıştır uyku basmıştır..Nese anneanne benim bir takım işlerim var .Bu gece arkadaşlarda kalacam yalanıyla uzaklaşmış boyfriendiyle geri dönmüşlerdir.Kırmızının ayrıca tikkylik akımının kurucularından olduğu söylenmektedir..Sonra zaten mayışmış olan kurdu bir güzel pataklamışlardır arada olan anneanneye olmuştur bu hırpalanmalardan baya etkilenmiştir zaten kurdun midesinden çıktıktan sonrada fazlada yaşamamıştır..Zaten kurdu falan ayartanın hep kırmızının annesi olduğu yönünde dedikodular var ..Benden duymuş olmayın anneanne acayip zengin gacidir..Hep bu paralar içindir bunlar..Kırmızı safım ne bilsin gerçi zekidir okul birincisidir ama anne ah o anne ne kurnaz tilkidir. Allah şerrinden korusun hepimizi..
BÖYLE İŞTE BİR SONRA Kİ ÖYKÜMÜZDE BULUŞMAK ÜZERE ...OĞLUM UYUTMAK İÇİN SÖYLEDİK SİZ KAHKAHA ATIYOSUNUZ ..YATIN ZIBARIN LAN...
Wednesday, May 23, 2007
kurbağa prens saçmalaması ,bunların hepsi laf salatası
Küçükken anlatılan bir hikayedir kurbağa prens..Çocuk aklımızla hiç sorgulamayız.Bir de körpe beyinlere aşk enjekte edilir.Masallarla iyi bir halt gibi gösterilir ( iyileride vardır ).Büyüdükçe anlarız bazı şeyleri sorgulamaya başlarız .Sanırım küçükken beynimize enjekte edilen aşk damarlarımız vasıtasiyle kalbimize ulaştıkça ve aşkın kazığını yiyince bu sorgulama safhası aklımıza gelir..Soruyorum sizlere .İlk olarak bu prenses denen aklı kıt kişi insanlardan ümidi kesmişmidir ki kurbağalara yönelmiştir.Kendisi kanımca Fransa dışında bi ülkede yaşıyodur ,çünkü Fransızlar tavuk ,balık , kırmızı et gibi besin mahsullerini bırakıp kurbağa bacağı yemeye başlamışlardır.Fransızların bu sapkınlığı yüzünden yüzyıllardır nice kurbağa bacaksız yaşamını idame ettirmek zorunda kalmıştır..İkincisi neden kurbağa sorusunu akla getirir.Başka hayvan yokmudur bu dünyada..Neden bu ayrımcılık yapılır..3. sü prenses ne kadar şanslıdır ki o kadar kurbağa içinden prens olmaya en uygununu bulur..4. sü bu prenses ne kadar midesizdir ki bu kurbağayı bile öpebilir..Aşk için çiğ tavuk bile yerim ,gerekirse kurbağanın yeşil yeşil yosunlarla haşır neşir derisini bile öpebilirim..Hatta gerekirse dilde müsait fransız öpücüğü bile kondurabilirim mi denmektedir..Ondan mıdır o tarihten itibaren tüm kurbağalar "vırrak vırrak peşimi vırrak " demeye başlamıştır. Bu hareketleriyle "bizde iş yok ,bacaklarımızı da rahat bırakın Fransızlar " gibisinden bir protesto yolumu seçmişlerdir...
SÖLEYİN BANA BU KURBAĞALAR NE AYAKTIR ???
Tuesday, May 22, 2007
Cemre Düştü Sonunda Hayatıma
Monday, May 21, 2007
...thx for your presence...